906. Âişe’nin (r.a) şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Hz. Muhammed’in (s.a.s) vefatından sonra doyasıya yemedim. Eğer ağlamak isteseydim, ağlardım. Muhammed (s.a.s) vefat edinceye kadar onun ehli doymamıştır.”
907. Ebû’d-Derdâ’dan rivayet edildiğine göre o, Hz. Âişe’yi işiten birinin kendisine şöyle haber verdiğini rivayet etmiştir: “Allah bize lütfetti de iliklere işleyen azaptan bizi korudu.” (Tûr sûresi 52/27) âyetini (okuyunca Âişe:) “Ya Rabbi! Bana iyilikte bulun ve beni ciğerime işleyecek bir azabtan muhafaza buyur” demiş.
908. Hz. Âişe’nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Kim, Allah’ın rızâsını kazanmak uğruna, insanların kızgınlığına duçar olursa, insanlara karşı Allah ona yeter. Ama kim de, Allah’ın gazabına rağmen, insanları hoşnud etmeye uğraşıyorsa, Allah onu insanlara havale eder.”
909. Hz. Âişe’nin Allah Teâlâ’nın: ‘Evlerinde otursunlar.” (Ahzâb sûresi 33/33) âyetini okuyunca, eşarbı ıslanıncaya kadar ağladığı rivayet edilmiştir.
910. Hişâm babasından naklen, Âişe’nin (r.a): “Unutulup gitmeyi ne kadar da istedim.” dediğini haber vermiştir.
911. Yine Hz. Âişe’nin: “Budanan bir ağaç olmayı yahut ta hiç yaratılmamış olmayı ne kadar isterdim” dediği kendisinden rivayet edilmiştir.
912. Hz. Âişe’nin: “Sizin yaptığınız en faziletli ibadet, tevazudur.” dediği kendisinden rivayet edilmiştir.
913. Âişe’nin (r.a) şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Günahlarınızı azaltın. Zira Allah Teâlâ’ya günahlarınızın azlığından daha iyi bir şeyle mülâki olamazsınız.” (İbnü’l-Mübârek, ez-Zühd, s.22)
914. Urve’den rivayet edildiğine göre o: “Âişe’yi elbisesini yamarken, yetmiş bin defa kasem ederken gördüm.” demiştir.
915. Amir (eş-Şa ‘bî)’nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: KHz. Âişe, Muâviye (r.a)’ye bir mektup yazmış ve: ‘Bir kul Allah’a isyan ile meşgul olursa, insanlardan onu Övenler yermeye başlarlar’ demiştir.”
916. Âişe’den (r.a) rivayet edildiğine göre, o bir ağacın yanından geçerken: “Ah ne vardı? Keşke ben de şu ağacın yapraklarından biri olsaydım” demiştir. (İbnü’l-Mübârek, ez-Zühd, s.81)
917. Âişe’den (r.a) rivayet edildiğine göre ona Cemel’e iştiraki sorulmuş. O da: “Allah’ın bir kaderiydi.” cevabını vermiştir.
Ahmed b. Hanbel, Kitâbü’z-Zühd