Hayri Baba, bir müridi ile Tarsus'a gider. Orada bir zat, Hayri Baba’nın yanındaki müride Hayri Baba hakkında ileri geri sözler eder. Hayri Baba, yanına gelen müridine:
“Ne oldu?” deyince, müridi olanları anlatır. Hayri Baba:
“O, dışta olanı bilir, içte olanı bilmez.” der.
O zat murakebeye dalar ve birden Hayri Baba’nın yanına koşup, ağlayarak ellerine sarılıp, özür diler.
Hayri Baba:
“Evladım, biz kimiz ki!” diye kendini gizlemeye çalışır. O zat anlatır:
“Efendim, çok meşâyıh-ı kiram gördüm. Takıldığım manevi mertebeyi geçebilmek için gerekli feyz ve himmeti alamadım.
Rasûlullâh (s.a.s) Efendimize müracaat ettim. Rüyamda bana buyurdu ki:
‘Oğlum MUSTAFA HAYRİ gelecek, o zaman feyziyâb olursun.’
Ben de 37 yıldır o emre uyarak gelmenizi bekledim. Neredeyse gafil olup, bu beklediğim zamanı zayi etmiş olacaktım. Gece gündüz yolunuzu gözlüyorum.”
Bunun üzerine Hayri Baba, mübarek nazarını ismi Ahmet Efendi olan bu zata çevirerek himmet buyurur. O kıymetli teveccüh ile Ahmet Efendi, Maksûdu’na vasıl olur.
Yakın zaman evvel vefat eden bu zat, Hayri Baba Hz.leri için:
“Şeyh hazretlerinin âliliklerini vasfetmem mümkün değildir.” diyerek her seferinde minnettarlığını dile getirmiştir.
Kaynak: ``Halisa ve Seçkinleri´´ Vesile olanlara teşekkürü borç biliriz.