Muridan
Çay Sohbetleri CUMA GÜNÜ VE NAMAZI

Çay Sohbetleri CUMA GÜNÜ VE NAMAZI

2012 yılı Temmuz ayında, Nevşehir´in Kozaklı ilçesinde mürşidimiz Abdullah Demircioğlu ile çaylar eşliğinde ihvan ile yapılan hasbihalden bir kesit... Cuma namazı kılınan her yer, hangi cami olursa olsun sağında ve solunda birer melek var, bunlar birinci, ikinci, üçüncü diye yazarlar, ne zaman ki imam minbere çıkarken onlar defterlerini dürerler, hutbeyi dinlerler.

Onun için bu hutbe dinleme hususunda yanındaki arkadaşına, ya da konuşan bir çocuğa sus demek o cumanın sevabını lav etmesine sebeptir. Peygamberimiz zamanında mescitte çakıl taşları vardı, onlarla oynayanları peygamberimiz ikaz etmişti. Kim çakıl taşlarıyla oynarsa o cumanın faziletini lav etmiş olur. O zaman taşlar var şimdi de hutbeye çıktığımda dikkatimi çekiyor, bakıyorum ki ya tespih çekiyor yahut halıyla oynuyor, halbuki namazdaymış gibi hutbeyi dinlemek lazım. Şimdi hutbeye çıktı hoca, çıktığı zaman oturuyor, sonrasında müezzin ezan okuyup hoca elhamdülillah diye başlıyor, hadis yada ayet okuyor, hutbesini irad edip en son tekrar ayağa kalktığında ellerini kaldırıp hoca dua ediyor, salli barik okuyor ve genel olarak dua ediyor. Hutbe orada bitiyor. Normalde hoca dua ederken cemaat el açmaz ama Müslüman alim ulemanın hoş gördüğü şey Allah katında güzeldir. Orada icabet saati umulduğu için de olabilir.

Bizim Trabzon da camilerde namaz bitirilip tespihten sonra “salat tunciye” duası yapıla gelir. Cuma günü içinde dualara icabet saati gizlidir. En güzeli ara ara yana yakıla dua etmek lazımdır. İkindiden sonra da denilmiştir. Bu icabet saatini yakalamak için eskiden sabah namazını kılarlarmış Cuma vaktine kadar camiden çıkmazlarmış. Şimdi öyle bir şey kalmamış. Şimdi şöyle bir durum da var bir mazereti sebebiyle gelememiş, geç kalmış bakıyor ki hoca hutbe okuyor. Şimdi bilmeyen kişiler cumanın sünnetine duruyor, halbuki orada hutbeyi dinlemesi lazım. Hatip hutbeyi bitirdikten sonra orada bir fasıla var orada dört rekat sünneti kılmalıdır. Hutbenin dinlenmesi farzdır. Nakıs olur melekler dinlediğine göre insanlarda dinleyecek. Bunu ben tarihi bir vesika olarak görmedim ama daha kuvvetli bir şeyle gördüğüm bir şeyi söylüyorum: Osmanlıların alim uleması şunu söylemişler, ara ara depremler musibetler oluyor düşman şeylerinden korunmak kurtulmak için hem ilim gayesiyle Buhariyi hocalar camilerde hep okurmuş. Bu okuyuşta şu itikat üzere olurlardı ki çok doğrudur çünkü son zamanlarda dediğimiz gibi peygamberimize çok şey yapanlar var. Mesela bazı kitapları evinizde bulundurun bu sizin için manevi bir kalkandır, koruyucudur. Biz niye levhaları lafsatullahı evimize asıyoruz. İnanırsan o işte seni korur. Bir kimse ayetel kürsiyi ihlasla okursa o gece gelecek olan belalardan korunur. Ama ihlasla, dil ucuyla değil. Endülüs de 17. yy. da yazılmış olan “Kitab-ı Şifa” diye peygamberimizi baştan sona ayetlerle hadislerle anlatan bir kitap var. O tercüme de edildi, mesela o kitap için şifayı şerif deriz. Bir nevi siyer kitabı ama siyer kitabından da öte Peygamberimizi ayet ve hadislerle anlatır. Evinde bulunduran kişi biiznillah yani kazalardan belalardan kurtulur, rızkı bol olur… tabi bunlar ezberden söylenmiş şeyler değil. Cuma da öyle çünkü Cuma günü günlerin efendisidir. Güneşin üzerine doğduğu günlerin en hayırlısı Cuma günüdür diye peygamberimiz buyuruyor. Bir çok önemli hadise Cuma günü olmuştur  ve o günde de kıyamet kopacaktır. Hz. Adem Cuma günü yaratıldı, o gün cennete konuldu, o günde cennetten çıkarıldı, o günde tevbesi kabul edildi ve o günde kıyamet kopacak buyruluyor. Bunlar Allah tarafından kullara verilen fırsatlardır. Özürsüz, hürriyeti olan, erkek olan, mukim olan kişilere Cuma farzdır. Cumayı kasten terk edenler için peygamberimizin çok şiddetli tehditleri vardır. “Üç cumayı peş peşe terk eden kişinin Allah kalbini mühürler.” Buyuruyor. Müthiş bir tehdit. Sonra, Cuma günü hutbede söylediği bir hadis var; “ bu mekanda bu zamanda Hz. Allah cumayı hepinize farz kılmıştır. Kim bunu inkar ederse, yada alaya alarak terk ederse Allah o kişinin iki yakasını bir araya getirmesin, işlerinde güçlerinde ona bereket vermesin.” Öyle buyurmuş. Yorum olarak şunu söyleyebilirim. Peygamberimiz işine bereket vermesin diye o zaman söyledi ama kıyamete kadar hüküm devam ediyor, dolayısıyla özürsüz olarak cumayı terk etmemek lazım. Terk etmeyen kişiler işinde bereket bulurlar, iki yakası bir araya gelmesin buyuruyor, cumayı terk etmezse iki yakası da bir araya gelir. Ben tabiî ki bu hususta vebal altına girmek istemem ama ibadetine mani olacak bir durum varsa derhal o işten çıkmak lazım anacak rızık meselesi ise bir mazeret olarak görülebilir. Maalesef oluyor bunlar. Allah yardımcımız olsun, böyle şeylerle hiç kimseyi imtihan etmesin. Ne içkiyle, ne kumarla, böyle şeylerle imtihan etmesin zor bu iş. Şöyle yapılabilse, mesela böyle insaflı olan bir fabrika sahibi yine işini aksatmadan diyelim ki on beş kişi mi çalışıyor fabrikasında işçilerini ayarlasa üç cumayı terk etmeyecek şekilde düzenleme yapsa olabilir. Bu da bir alternatiftir. O bakımdan böyle şeylerde Müslüman fabrikatörlerin çoğalması lazımdır.

Cumhuriyet öncesi Perşembe günü öğleden sonra tatile girerler, Cuma için hazırlanırlardı, elbisesini temizler, yıkanır en güzel elbiseleriyle giderlerdi. Cuma günü de tamamen tatildi.

Cuma suresinin son ayetlerinde, Ey iman edenler namaz için çağrıldığınız vakit koşunuz. İçten gelerek, yine mi Cuma namazı geldi gibi duygularla değil. Burada koşmak içten gelerek gitmek manasınadır. Telaşla panikle koşmak manasına değil. Çalışmak gayret etmek manasına geliyor. Namaza gittiğiniz zaman üzerinizde bir vakar olsun. Rahatsız etmeyeceksin çevriyi efendim. Bunlar kul hakkına girer. 

Top