Anadolu velîlerinden. On altıncı yüzyılın sonunda ve on yedinci yüzyılın başında yaşamıştır. Pamuklu bez ticaretiyle meşgul olduğu için “Eskici Mehmed Dede” diye bilinir...
Sehl diyor ki: “Daha üç yaşımda iken kalkar ve sabaha kadar uyumayan dayım Muhammed b. Süvâr’ın nasıl namaz kıldığına bakardım. Dayım bana, git, uyu, çünkü kalbimi meşgul ediyorsun, derdi.”..
Babamın dostlarındandı. Dimdik yürüdü. Hani Allah'tan başka kimsenin önünde eğilmemiş tipler vardır ya, öyle biriydi...
Ummî Bistamî babasının şöyle dediğini hikâye eder: “Kalenin duvarlarının dibinde Hakk Sübhânehû ve Teâlâ’yı zikretmek için Bayezid bir defa serhaddaki kaleye gitmiş, fakat zikir yapmadan sabaha kadar orada kalmıştı. Bunun sebebini sorunca dedi ki: Çocukluğumda ağzımdan çıkan hoş olmayan bir kelimeyi..
“Şakîk, zenginlerden birinin oğluydu. Genç yaşta ticaret için Türk ülkesine gitmişti. Bir puthaneye girdi. Burada putlara hizmetçilik yapan birini gördü. Hizmetçi saçını sakalını tıraş etmiş, üzerine erguvânî bir elbise giymişti...
Bir zat Davud’un yanına girmiş ve ona bakmaya başlamıştı. Davud bu zata: “Bilmiyor musun ki, velîler lüzumsuz konuşmalar kadar lüzumsuz bakışlardan da hoşlanmazlar” demişti. ..
Derler ki: Kendisine babasından bin dirhem miras kaldığı halde bir kuruş bile almadı. Bunun sebebi olarak babasının kaderi inkâr ettiği gösterilir...
Zâhid sûfîlerden Ebu Nasr Bişr b. Haris Hâfî, aslen Merv’den olup Bağdat’ta yaşamış ve burada vefat etmiştir. Ali b. Haşrem’in kız kardeşinin oğludur. 227 (/841) senesinde vefat etmiştir. Şanı büyük bir zat idi...
Zünnun Mısır’da yaşıyordu. Bir gün bazıları onu halifeye gammazlamaları üzerine halife onu Mısır’dan Bağdat’a getirtti...
Hamidüddin-i Aksarayî hazretleri, Yıldırım Beyazıt zamanında Bursa’da ekmek yapar satardı. Onun ekmeklerini şehir halkı âdeta yağmalarcasına alırlardı...