Hz. Ali'den (r.a.) dini hükümlerin, kişilerin mantığına göre olup olmayacağıyla ilgili birtakım şeyler sorulmuştu. O da şu cevabı vermiştir: "Eğer din kişilerin mantığına göre olsaydı, buna ruhsat verilseydi, ben, mestlerin üstüne değil altına meshederdim. Ama Resûlüllah (asm) Efendimiz giydiği mes..
Hz. Ali (ra) bir gün mescide geldi. Mescidin kapısında bir adam duruyordu. Hz. Ali, bu adamdan, kendisi mescitten çıkana kadar atını beklemesini istedi...
1- "... Senin için erzakın en sevimlisi, salih amel olsun. Arzularına hakim ol. Sana helal olmayan şey için kendine cimri ol. Kendine cimri olmak, sevdiği ya da hoşlanmadığı şeyde nefse karşı adil olmaktır. Halkına karşı merhameti, sevgiyi düstur edin. Onlara karşı, yiyeceklerini ganimet olarak ala..
Ali b. Ebû Talib ortaya yakın kısa boylu, koyu esmer tenli, iri siyah gözlü olup sakalı sık ve genişti; yüzü güzeldi, gülümserken dişleri görünürdü. Kendisine Hz. Peygamber tarafından verilen "Ebû Türâb" lakabından başka "el-Murtaza" ve "Esedullihi'l-gilib" gibi lakapları da vardır. Çocukluğunda put..
Hazret-i Hüseyin (r.a), Rasûlullah (s.a.s) Efendimizin sevgili ikinci torunu... Hazret-i Ali (r.a)'ın küçük oğlu... “Şehid” lakabıyla meşhur... Başına gelen acı hadiseler dolayısıyla İslâm ümmetinin yüreklerini sızlatan bir yiğit... “Kerbelâ Şehidi” diye tanınan bir sevgili mazlum insan... O, ..
İlk dört müslümandan biri olarak Sâbikûn-i İslâm arasında yer alan; âlim, zâhid bir zattır. Aşere-i Mübeşşere’den olup Rasûlullâh’ın sancaktarı idi. Hz. Fatma ile nikâhlanarak Rasûlullâh’ın damadı ve bu mutlu izdivaçtan doğan Hasan ile Hüseyin hazretlerinin babası olmuştur...
Hazreti Ali (kerremallahü vechehû) hurma bahçesinde akşama kadar çalışmış, akşam da devesinin üzerine bir çuval hurma yükleyerek evinin yolunu tutmuştu. Devenin yuları yardımcısı Kamber'in elinde kendisi de önde gidiyordu. Medine'nin içine girdiklerinde yolun kenarından bir ses geldi. Yoksulun bir..
Hz. Ali der ki: “Resûlullah (a.s) Mekke’den hicret edip çıkacağı ve bana o gece kendisinin döşeğinde yatmamı emrettiği sırada ben ve Peygamber (a.s), Kabe’ye vardık...
Hz. Ali, Nehrevan’da Hâricîleri bir ölçüde ortadan kaldırmış, fakat onların eyaletlerdeki takipçileri, Hâricîlerin görüşlerini geliştirip yaymışlardı...
Ali dedi ki: “Ben kılıcı Allah için vuruyorum. Allah kuluyum ten memuru değil! Allah aslanıyım heva heves aslanı değil... İşim, dinime şahittir. Ben “Attığın zaman sen atmadın, Allah attı” sırrına mazharım. Ben kılıç gibiyim, vuran o güneştir...
Peygamber Efendimiz, Muhammed b. Mesleme Hazretlerini idârî işler için, Hz. Ali’yi de aile ve çocuklarıyla ilgilenmesi için görevlendirdi.[1] Sonra H. 9 Receb ayının bir perşembe günü Medine’den Tebük’e doğru hareket etti. Kadınlar, çocuklar, ihtiyarlar ve Medine’de bırakılan görevliler, Seniyyetü’l..
Hz. Ali, İslâm’a dâvet için Tayyi’ kabilesine gönderilmişti...
el-Bezzâr, Hz. Ali (Radıyallahû anh)'dan rivayetine göre ;şöyle demiştir: «Cenaze kabre varıp millet oturunca sen oturma, kabrin ucunda ayakta bekle, Kabre bırakılınca şöyle de: Allah'ın adıyla ve Resûlullah'ın milleti (dini) üzre (defn ediyoruz). Allah'ım, kulun sana vardı! Kendisine varılanlar..
Hasan-ı Basrî, tâbiînin büyüklerindendir. Hicri 21/642 yılında Basra’da doğmuştur. Doğduğu zaman Hz. Ömer halife bulunuyordu. Sahabenin; Hz. Osman, Hz. Ali, Abdullah b. Abbas ve daha birçok ileri gelenleri ile karşılaşmış ve onların sohbetlerinde bulunmuştur...
Hz. Peygamber'in (sallallahu aleyhi ve sellem) dizinin dibinde büyüyen, çocuk yaşta İslam'ı seçip ilk müslümanlardan olan, akıl, kalb ve ruhunu sevgili Resûl'ün ve getirdiği Kitâb'ın tâlim ve terbiyesine muhatap kılıp "ilmin kapısı", "Allah'ın arslanı" hitaplarına liyâkat kazanan eşsiz bir insandır ..
Abdulkadir Geylânî, 470 (1077)’de Hazar Denizi’nin batısındaki Gilan eyalet merkezine bağlı Neyf köyünde doğdu. Babası Ebu Salih Musa dır. Kendisinin çok dindar bir kimse oluşundan başka fazla bir bilgimiz yoktur. Şeceresi Hz. Ali’ye kadar uzanır. Bu münasebetle “Evlâd-ı Rasul”dür. Babası, o devird..